“Hayat Sana Teşekkür Ederim” Sevgili Işıl Gence kitaba girişte elini omuzuma koydu. Anneannesi Nesie’nin hikâyesi ile benzer atasal aktarımlarla başladığımızı gördüm. Bu karma, kalıtsal travmalar ve çocukluk dönemi gibi döngüleri şifalandırmaya yakın zamanda başladım. Eril enerjisi yüksek bir kadın olmak gerçekten yoruyor. Konu hakkında okuduğum en kapsamlı içerik diyebilirim. En güzel yanı da herkesin anlayabileceği bir anlatım şekli var. “Dişil, güven duyulan ortam yaratıldığında; eril, güvenliğinde sevildiğini düşünür.” Bölüm bölüm kalıtsal aktarımlar, aile aktarımları/travmalar, beynin gücü ve çalışma sistemi gibi bir çok detayda tüm bilgi birikimi ustaca aktarılmış. Okuyup kitaplığa kalkacak bir eser değil. Tam bir rehber ve el …

Tümünü Oku »

Kitapla, hatta yazarla bağ kurmak inanılmaz bir his… Sevgili Pınar’ın ilk kitabı “Anne Olan Bilir”i Nisan ayı içerisinde okumuştum. Orada kendimi buldum, annemi buldum… Ve sen beni yine buldun. “Güneş’in Gözyaşları”nı ilk okuyanlardan olmak inanılmaz mutlu etti beni. Pınar Yılmaz… Herkes okuduklarını kendine göre yorumlar. Aynı bir resim gibi… Kimisini derinden etkiler, kimisi güzeli sonlandırmak için bitirir. “Seçimlerin arasında ve seçtiklerinle sınırlı bir yazgıdır sana verilen.” Aşk, kayıplar, geçmiş, gelecek ve şimdi… Gelecekten seslenerek başlayan kitapta çok tanıdık duygular okuyacaksınız. Kaybede kaybede var olma çabası hepimizin ortak yazgısı değil mi? Kimi sevdiğini, kimi emeğini, kimi duygularını kaybetmiyor mu? Peki geçmişe …

Tümünü Oku »

Kitabı okuyalı oldukça zaman oldu ama annemin evinde ve annemle çekmek istedim görselini. Ne demek istediğimi Pınar Yılmaz anlamıştır 🙂 2 doğum, 3 hayata yeniden tutunuş var annelik hikayemde. O yüzden ağlamaktan okumaya zorlandığım satırlar oldu. Okudukça neler uyandı içimde anlatması zor. Görsel okurken ki hislerinden keyifli olsun istedim, çünkü gerçekten annemi daha iyi anlıyor olmanın rahatlığı var içimde. Bir anne hamile kaldığında hislerini kaleme almaya başlıyor. Bu süreçte çevresindekilerin yaşadıkları ve dile getirdikleri onda kaygıya dönüşüyor. Okurken o kadar bana benzer anlar vardı ki… Gece nefes kontrolleri, uykusuz ve endişe dolu günler, kaygıların yarattığı tartışmalar vs… Herkesin kendimden bir …

Tümünü Oku »

Yaptığım en keyifli okumalar Fihrist Yayınevinin feminist ütopyalar serisi oldu. Serinin son kitabı olan “Ötekinin Keşfi” kendi deyimleriyle “Batı’nın iki kadını” Alice Ilgenfritz Jones ve Ella Merchant kaleminden çıkan bir klasik. Roman, kapağından satır aralarına kadar oldukça etkileyici. Serinin paylaştığım diğer kitaplarında detaylara fazlaca girmiş olduğum için bu kez fazla uzatmayacağım. Olası başka dünyaların gözünden, cinsiyetçi toplum özelinde dünyamızı eleştiriyor ve bu noktada yazarların bakış açılarını çok beğendim. Benim özellikle belirtmek istediğim ise çok başarılı kalemlerden çıkmış olması. Kurgunun içine kusursuz serpiştirilen detaylarla su gibi bir kitap. Mars’ta kadınların sahip olduğu haklar ile kıyaslayarak, Dünya’da kadınların durumunu ortaya koyuyor. Yine …

Tümünü Oku »

Aklınızdaki tüm dünya düzenini silin gitsin. Şimdi ancak hayallerde diyeceğimiz bir #üyopya okuyacağız. İsmi “ERKEK HAKLARI” ya da “BİR KADININ RÜYASI” Ben Erkek Hakları demeyi tercih ediyorum. Kitap ilk tam feminist ütopya denemesi olarak kabul görüyor. 9 rüyadan oluşan kitap, zorla empati yaptırıyor. Rüyaların detayına girip spoiler vermek istemiyorum ama yer, mekan olarak çok ilgi çekici. Mars’tan başlayıp New York Körfezi’ne yeni giren bir yelkenli gemiye uzanan renkli bir hayal gücü var. Her şey cinsiyet temelinde olan düzenin tersine ve yazar Anneie Denton Cridge için bu noktada rüyalar çok anlam kazanıyor. Eve geç gitmekten korkan, yanına eşlik eden olmazsa tuhaf …

Tümünü Oku »

Distopya sevenlere çok güzel bir eserle geldim. Mizora, 1981 yılında yazılmış ilk feminist ütopyası. Var olma aşamasından itibaren çok farklı bir kitap bence. İçeriğinde nasıl yayımlandığına dair detaylara da yer verilmiş. Yazar, Mary E. Bradley Lane tarafından kaleme alınmış bu kitap Fihrist Yayınevi aracılığıyla bizlere ulaşan Feminist Ütopyalar serisinin ilk kitabı. Mizora, erkeklerin olmadığı bir yer. Üstün değer akıl, soylular yok, eğitim kıymetli ve ücretsiz, paranın önemi yok, suç; doğal olarak suçlu yok, kimse adaletten taviz vermiyor ve en yüce mevki annelik… Mizora’yı ülkesinden kaçak olarak ayrılmak zorunda kalan Prenses Vera’nın gözünden tanıyoruz. Eğitim, bilim, sanat gibi alanların ne kadar önemli ve değerli …

Tümünü Oku »